Yaşasın 8 Mart! Yaşasın Kadın Dayanışması!
Yıl 2024… İnsanlık tarihinde kabul edilen milattan bu yana 20 yüzyıl geçirdik. Yüzyıllardır kadınlar ve erkekler birlikte yaşıyor, birlikte çalışıyor, birlikte medeniyetler kuruyor, birlikte yepyeni toplumlar inşa ediyorlar, icatlar yapıyor, tarih yazıyorlar. Ancak hala eşit değiller ve hala görünmez kılınıyorlar… Hala hem iş hem de toplumsal alanda cinsiyete dayalı iş bölümüne göre hayatlarını devam ettirmeye, yerlerini ve hadlerini bilmeye zorlanıyorlar.
Hala eşit işe eşit ücret almıyorlar. TÜİK’in açıkladığı “Cinsiyete Dayalı Ücret Farkının Ölçümü Türkiye Uygulaması” raporuna göre aynı işi yapan kadınların aldığı ücret erkeklerden %16 daha az, 40 yaş üstünde bu fark daha da artıyor ve %26’ya ulaşıyor. Anne olan kadınlar ile baba olan erkekler karşılaştırıldığında ise farkın %19 olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de 16 hafta ücretli doğum iznine sahip annelerin sadece %17’si çocuklarının bakımı için kreş, anaokulu veya bakıcı gibi ücretli bakım hizmetine ulaşabiliyor. Babaların %91 hala çocuk bakımının öncelikli olarak annenin görevi olduğuna inanıyor ve tam da bu eşitsiz toplumsal roller sebebiyle kadınlar çocuk doğurduktan sonra iş hayatına ya geri dönmüyor ya da döndüğünde ücret ve kariyer açısından dezavantajlı olmayı kabul etmek zorunda kalıyor.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği hala sosyal ezberler üzerinden kendini devam ettiriyor. Hala kadınların ve erkeklerin birbirinden farklı, hatta çoğu zaman zıt ve değişmez özellikleri olduğuna, kadınların duygusal, kırılgan ve güçsüz; erkeklerin ise çatışmacı, rasyonel, duygularını denetleyebilen, mücadeleci ve güçlü olduğuna “inanılıyor”. Cinslere atfedilen bu özelliklerin onların biyolojik cinsiyetlerinden kaynaklandığı kabul ediliyor ve doğumumuzdan itibaren sosyalleşme yoluyla bu öğretiye devam ediliyor. Aksi doğrultuda çok kanıt gösterilse bile birçok insan öyle olduğunu düşünmeye alışık; alışkanlıklarını bozmak, ezberlerinden vazgeçmek istemiyor
Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2023 yılında hazırladığı rapora göre eşitlik endeksinde sadece yüzde 0,3 puanlık ufak bir artış bulunuyor ve bu hızla giderse tam eşitliğe ulaşmak 131 yıl sürecek. Henüz dünya üzerinde hiçbir ülke tam anlamıyla eşitliğe ulaşmış değil ama farklı coğrafyalarda yaşayan kadınların arasındaki hak farklılıkları da azımsanmayacak oranda yüksek.
Kadın-erkek eşitliğinde son 10 yıldır başı çeken ve kadınlar için “cennet” kabul edilen İzlanda’da kadınlar ve LGBT bireyler, ülkenin devam eden cinsiyet dayalı ücret farkı ve yaygın cinsiyete dayalı şiddeti protesto etmek amacıyla kadın başbakanlarının da katıldığı bir greve giderken, Fransa’da kürtaj hakkının anayasaya dahil edilmesine yönelik tasarı parlamentoda kabul edilip bu hak anayasal güvence altına alınırken, Yunanistan’da eşcinsel evliliklerin yasallaşmasına dair referandumdan evet kararı çıkarken, Afganistan’daki kadınlar günden güne artan Taliban rejiminin baskılarıyla mücadele ediyor, İran’da kadınlar yaşam haklarını ve özgürlüklerini yine canları pahasına savunmaya, Filistin’deki kadınlar yaşanan savaşın çocuklarla birlikte toplumun en mağdur kesimi olarak direnmeye devam ediyorlar. Türkiye’de ise sadece Ocak ayında 31 kadın öldürüldü, 21 kadın şüpheli olarak ölü bulundu ve hala kadına yönelik şiddet ve ev içi şiddet vakalarında mağdurların korunması ve suçluların kovuşturulması yönündeki en önemli evrensel belgelerden olan İstanbul sözleşmesinin yeniden imzalanması için mücadele veriyoruz. Ülkemizde 6 Şubat 2023’de yaşanan 11 ili etkileyen deprem felaketinin yaraları hala sarılamamış durumda ve bölgedeki kadınlar güvensiz ortamlarda, mahremiyetten uzak ve hijyenik olmayan barınma alanlarında cinsiyete dayalı iş bölümünden paylarına düşen çocuk, yaşlı ve hasta bakımına devam ederek hayatta kalma mücadelesi veriyorlar.
Bugün 8 Mart… Dünya Kadınlar Günü… Her türlü olumsuzluğa, her türlü eşitsizliğe, her türlü hak gasplarına, cinsiyet kaynaklı baskıya en önemlisi de toplumsal cinsiyet eşitliğinin önüne çekilen olanca engele rağmen biz kadınlar hem tüm gücümüzle mücadele etmeye hem de neşeyle, coşkuyla , tutkuyla bugünü kutlamaya devam ediyoruz.
Öyle ki geçtiğimiz yıl da dünyada ve Türkiye’de onbinlerce kadın tüm güçleriyle görünür oldular, ses oldular, onca acıya ve zulme rağmen hepimize nefes oldular, geleceğe dair umut oldular.
A Milli Kadın Voleybol Takımının muhteşem kadınları 2023 yılının en büyük 3 Kupasını birden kazandı.
Akbelen’de ekolojik kıyıma direnen kadınlar adına çevre mühendisi Deniz Gümüşel ve İkizköylü Nejla Işık 2023 yılı kadınları ödülünü aldı.
Ebru Baybara Demir Gastronomi dünyasının Nobel’i olarak adlandırılan Basque Culinary World Prize (BCWP)’ı Türkiye’den kazanan ilk şef oldu.
ABD’deki Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) doçent olan Canan Dağdeviren kısa bir süre önce meme kanserinin ultrasonla erken teşhisi için giyilebilir ‘elektronik sütyen’ icat etti ve kanserle mücadele alanında bir çığır açtı.
MIT Media Lab’de çalışan bilgisayar bilimcisi ve dijital aktivist Joy Buolamwini, Microsoft, IBM ve Amazon gibi şirketlerin yapay zeka hizmetlerindeki ırk ve cinsiyet ayrımcılığını ortaya çıkaran araştırması 40’tan fazla ülkede haber oldu ve Dünya Ekonomik Forumu ve Birleşmiş Milletler’de “algoritmik adalet”i savundu.
Avrupa Parlamentosu’nun İrlandalı milletvekili Clare Daly, Gazze’ye yoğun saldırıları sonucu 15 binin üzerinden Filistinlinin ölümüne ve büyük bir yıkıma neden olan İsrail’e ve savaş politikasına karşı sesini yükseltirken AB ve bazı Avrupalı hükümetlerin İsrail’in savaş suçlarına karşı sessiz kalarak potansiyel suç ortağı olduğunu haykırdı.
Sendikalaştıkları, haklarını istedikleri, insanca çalışma koşulları talep ettikleri için işten çıkarılan Agrobay işçisi kadınlar, Özak Tekstil’de bir kadın işçinin işten atılması sonucunda üretimi durdurarak direnmeye başlayan işçiler, Burda Bebek fabrikasında yaşadıkları şiddet ve mobbinge karşı örgütlenme kararı aldıkları için Kod 45 ile tazminatsız olarak işten çıkarılan kadın işçiler. Hepsi mücadeleye devam ediyor
26 yaşındaki Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Boksör Busenaz Sürmeli “fiziksel olarak güçsüz, duygusal olarak zayıf olduğumuzu düşünüyorlar ama çok yanılıyorlar. Bunların hepsi birer ön yargı. Çok ama çok başarılı, fiziksel atletik seviyesi zirvede, mental sağlığını demir gibi koruyabilen kadınlarımız var. Gücümüzle, zekâmızla, duygularımızı kontrol etme becerimizle herkese örnek oluyoruz.” derken, 28 yaşındaki dünya şampiyonu tekvandocu Kübra Dağlı ; “İlk antrenmana girdiğimde kendimi çok iyi hissetmiştim. Özgüvensiz bir kız çocuğuyken bir şeyleri yapabildiğimi görünce çok seviniyordum. Ben bu kadar çok sevmişken tabii dışarıdan gelen sesler bambaşkaydı. “Kız kısmı spor mu yapar… Bacakların yamulur… Evde kalırsın…” Bunlar gibi birçok söz geliyordu bana ve aileme. Tabii biz bu sözlere karşı sağır olup sevdiğimiz şeylerin peşinden gittik. Sonuçları da çok şükür güzel oldu. Bunları söyleyenler, şimdi, “Helal olsun kadınların gücünü tüm dünyaya gösterdin” diyor. Bu algıyı biraz da olsa yıktığımı düşünüyorum” diyerek başka genç kadınlara örnek oldular.
Şahika Ercümen, 100 metreye 3 dakika 14 saniye içinde dalarak kadınlarda ve erkeklerde Türkiye rekoru kırdı.
Afet İçin Feminist Dayanışma. Kadınlara ve LGBTİ+’lara ihtiyaçlarını ulaştırmak üzere deprem bölgesine ‘Mor Tır’lar gönderdi, kadınlar için özel alan ihtiyacını gözeterek çadır kentlerde ‘Kadın Çadırları’ kurdu.
Women Wage Peace 2014’te kurulan ve kadınlardan oluşan İsrail’deki en büyük barış hareketi, İsrail hükümetine baskı yaparak İsrail-Filistin çatışmasını sona erdirecek “iki taraflı kabul edilebilir bir siyasi anlaşmaya” varılmasını talep ediyor ve kadınların müzakere süreçlerinin tüm aşamalarına aktif biçimde dahil olmasını savunuyor.
Bunca eşitsizlik, bunca adaletsizlik ve bunca baskı ve yıldırıya rağmen bize nefes aldıran, güç veren, yüzümüzü güldüren ve gururlandıran on binlerce kadından sadece birkaç tanesi onlar.
Ve kadın başımıza hepimiz … Birlikteyiz … Güçlüyüz …
Ve her seferinde tekrar ve çok daha güçlü haykırıyoruz
Eninde Sonunda Eşit Olacağız !
Yaşasın 8 Mart ! Yaşasın Kadın Dayanışması !
TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası
Kadın Mühendisler Komisyonu