Yaşasın 8 Mart!
YAŞASIN 8 MART!
8 Mart, bugün her ne kadar içi boşaltılarak kapitalizmin nemalandığı bir günmüş gibi gösterilmeye çalışılıp, anlamı yok edilmeye çalışılsa da gerçekte tam da kapitalizme ve onun yarattığı sömürü düzenine tepki olarak, eşit işe eşit ücret, oy kullanma hakkı ve kadın-erkek eşitsizliğinin ortadan kaldırılması talepleriyle direnen ve bu uğurda 1857 yılında yanarak can veren 129 kadının anısının ve tüm dünyadaki kadınların yüzlerce yıllık direnişinin, mücadelesinin sembolü olan gündür.
1921 yılından bugüne Dünya Kadınlar Günü olarak dünyanın her yerinde kadınların seslerini yükselttikleri, mücadelelerini ve taleplerini daha da görünür kıldıkları, haklı taleplerini sokaklarda meydanlarda coşkuyla, umutla, inatla haykırdıkları gündür. Keşke kutlayabildiğimiz bir gün diyebilseydik ancak ülkemizin ve dünyanın içinde bulunduğu koşulları göz önüne aldığımızda kadınlar açısından kutlanacak bir yanı yok bugün 8 Mart’ın. Örneğin 1921 yılında ilk kez Dünya Kadınlar Günü olarak kabul edildiği zamandan bu yana Çin, Rusya ve Brezilya’nin da içinde bulunduğu 33 ülkede resmi tatil olan 8 Mart ülkemizde halen kadınların karşı çıktıkları kapitalist düzenin çarkları dönsün diye çalıştıkları bir gün. Dahası Küresel Cinsiyet Eşitsizliği raporuna göre dünya genelinde 144 ülke içerisinde kadın erkek eşitliğinin sağlandığı yalnızca 25 ülke olduğu görülmekte. Türkiye ise bunun çok uzağında, 144 ülke içerisinde Moritanya İslam Cumhuriyeti’nin gerisinde yer alarak 130. sırada. Her 8 Mart’ta günün fotoğrafı çekilip gözler önüne serilir,somut durum tahlilleri ortaya konur. Ancak artık Türkiye için bir yıllık değerlendirme yapmak yerine yalnız son üç aya bakmak bile durumun vahametini ortaya koymak için yeterli. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre 2017 yılında “409 kadın erkekler tarafından öldürüldü, 387 çocuk cinsel istismara uğradı, 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.” Giderek artmakta olan cinsel şiddet, istismar ve cinayet 2018 yılında da durmadı ve 2018 yılının ilk iki ayında 75 kadın cinayeti yaşandı. Sadece Şubat ayında kayıtlara geçen 47 kadın cinayeti gerçekleşti. Tüm bu yaşananlara karşı devlet hiçbir önlem almadığı gibi koruma tedbiri alınan kadınları dahi koruyamadı, kadın cinayeti faillerini iyi hal indirimleriyle adeta ödüllendirdi. Koruyamadıkları yalnız kadınlar değildi elbette, çocuklar da bu topraklarda yaşamanın dayanılmaz ağırlığının altında ezildiler. Çocuk istismarı tırmandı, bir devlet hastanesinde yaşanan skandal, bir çocuk yurdunda yaşanan korkunç vaka ve daha duyulmayan nicesinin ardından yine hiçbir şey yapılmadı. Tacizi, tecavüzü, şiddeti ve istismarı etkin politikalar geliştirerek durdurması beklenen devlet, cezalar artsın ve uygulansın dendiğinde idam, hadım gibi şer’i hukuk kapsamına giren şeyleri önümüze koydu. Cinsel suçları tedavi edilecek hastalıklar gibi göstermek faillerin cezai sorumluluğunu, devletin de cinsel saldırıyı önleme yükümlülüğünü ortadan kaldırmak demektir. Cinsel şiddetin çaresi, cezası daha fazla şiddet değildir.
Ancak etkin politikalar yürütmek şöyle dursun, diyanetin kadın düşmanı fetvaları, 6284 sayılı yasanın uygulanmaması, OHAL bahanesiyle bir gecede geçen yasalar, yargıda kadın düşmanı kararlar eliyle şiddet failleri cesaretlendiriliyor. Bununla da kalmayarak, şer’i hukuk alanına giren müftülere nikah kıyma yetkisi verildi.
Kadın istihdamının artırılması ile ilgili kâğıt üzerinde verilen sözlere rağmen, kadınlar iş yaşamından uzaklaştırılıyor, çalışan kadınlar güvencesizleştiriliyor,kadınların aldığı ücretler giderek düşüyor ve çalışma koşulları esnekleşiyor. Kadının aile içindeki konumunu pekiştiren ve emeğini değersizleştiren büyük bir baskı ile karşı karşıyayız. Son bir yılda tablo gitgide daha karanlık hale geldi. Buna karşılık ses çıkaran, direnen kadınlar susturulmaya, göz altılar ve tutuklamalarla bastırılmaya çalışıldı. En yakın örneği olan 4 Mart’ta, Türkiye genelinde seslerini, mücadelelerini yükseltmek için sokağa çıkan kadınlar, basın açıklamalarına bile tahammül edemeyen, kolluk güçleriyle var gücüyle saldıran bir devleti buldular karşılarında. Ancak yüzlerce yıldır devam eden mücadele dün ve bugün olduğu gibi yarın da sürecek, bizim olanın bizden alınmasına dün olduğu gibi bugün de izin vermeyeceğiz. Önümüzdeki 8 Mart’larda çocukların çocukluklarının giydirilen gelinliklerle ellerinden alınmadığı, kadınların eğitim haklarından mahrum bırakılmadığı , bedenlerinin hem sermaye hem namus sayılmadığı,kendilerine yönelik her türlü şiddetin son bulduğu, yaşam haklarının ellerinden alınmadığı, bedenlerinin emeklerinin sömürülmediği, eşitlikçi, özgür, adil, demokratik topraklarda barış içinde yaşayarak uyanmak ve bu günü gerçek manasıyla “kutlamak” istiyoruz. Bu nedenle umutla, dirençle, dayanışmanın güzelliğiyle meslektaşlarımız başta olmak üzere tüm kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz.
YAŞASIN 8 MART KADINLARIN MÜCADELE VE DAYANIŞMA GÜNÜ
YAŞASIN KADINLARIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELELERİ
YAŞASIN TMMOB ÖRGÜTLÜLÜĞÜ
Bilgisayar Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu