Cumhuriyet’in 101. Yıldönümü Kutlu Olsun!
Cumhuriyet’in kuruluşunun 101. yılını kutlarken Türkiye’nin içinde bulunduğu zorlu dönemin ağırlığını derinden hissediyoruz. 29 Ekim 1923’te ilan edilen Cumhuriyet, Mustafa Kemal Atatürk’ün “tam bağımsızlık” ve “ulusal egemenlik” ilkeleri üzerine kurulmuştu. Fakat şimdilerde bu temel değerlerin boşaltıldığı, köklü kurumların zayıflatıldığı, halkın refah ve güvenliğinin tehlikeye atıldığı bir süreçten geçmekteyiz.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında eğitim ve bilim toplumu aydınlatan iki temel unsur olarak tanımlanmıştı. Ancak bugün eğitim politikalarının sürekli değişmesi, akademinin baskı altına alınması, altyapıdan yoksun kurumların çoğaltılması yoluyla akademik eğitimin içinin boşaltılması ve bilimsel üretkenliğin önüne set çekilmesiyle genç nesillerin geleceği tehlikeye atılmaktadır. Üniversiteler özgür düşüncenin ve ilerici fikirlerin yeşerdiği yerler olmaktan çıkıp ideolojik bir tahakkümün aracı haline gelmiştir. Gençler düşüncelerini özgürce ifade etmekten çekinir hale gelmiş, akademik özgürlükler törpülenmiştir. Özellikle laik eğitim sisteminin “21. Yüzyıl Maarif Modeli” üzerinden aşındırılması gelecekteki nesillerin bilime dayalı, çağdaş bir eğitimden mahrum kalmasına neden olmaktadır.
Sağlık sistemi bir toplumun gelişmişlik seviyesinin en önemli göstergelerindendir. Oysa ki sağlık sektörü giderek ticarileştirilmekte, halkın nitelikli sağlık hizmetine erişimi zorlaşmaktadır. Özel sağlık kurumlarının önceliği kâr elde etmek iken kamusal sağlık hizmetleri yetersiz bütçe ve kaynak sorunlarıyla mücadele etmektedir. Bu durum sağlık hizmetlerine erişimde eşitsizliği derinleştirmekte ve en son yenidoğan skandalında olduğu gibi toplumun genel sağlığı üzerinde büyük bir tehdit oluşturmaktadır.
Güvenlik ve yargı alanında da benzer bir çürüme süreci yaşanmaktadır. Devletin güvenlik ve adalet yapıları halkın güvenliğini sağlamaktan uzaklaşarak siyasi çıkarların ve mafya yapılanmalarının aracı haline gelmiştir. Demokratik ve laik düzeni koruması gereken kurumlar giderek baskıcı bir rejimin aygıtlarına dönüşmektedir. Hukukun üstünlüğüne olan inanç zayıflamış, adalet sistemi halkın değil güç odaklarının hizmetine sunulmuştur.
Bilgi teknolojileri ve iletişim özgürlüğü modern demokrasilerde bireylerin haklarını savunabilmelerinin, bilgiye erişiminin ve toplumsal tartışmalara katılabilmelerinin en önemli araçlarındandır. Ancak günümüz Türkiye’sinde özellikle internet erişim özgürlüğü, sansür ve dijital kısıtlamalarla zedelenmektedir. İfade özgürlüğünün giderek kısıtlandığı bir ortamda sosyal medya ve dijital platformlar da ağır denetim altına alınmakta, bağımsız seslerin susturulması amaçlanmaktadır. Bu durum hem bireylerin bilgiye erişimini engellemekte hem de toplumsal muhalefetin zayıflatılmasına neden olmaktadır. Dijital sansür halkın düşünce ve ifade özgürlüğünü baskı altına almakla kalmayıp teknolojik ilerlemenin ve inovasyonun önüne de büyük bir engel koymaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün öngördüğü çağdaş Türkiye idealinde bilim ve teknoloji toplumun ilerlemesi için en önemli itici güçlerdendir. Bugün bilgi teknolojilerinin ve dijital iletişimin özgürce kullanılabildiği bir ortam yaratmak hem demokratik hakların korunması hem de Türkiye’nin bilim ve ileri teknolojide öncülüğünün sözde değil özde güçlendirilmesi için hayati önem taşımaktadır.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi bu zor dönemlerde bizlere yol gösteren bir rehberdir. Hitabede geçen şu sözler bugünün Türkiye’si için de geçerlidir: “Bir gün, bağımsızlığını ve Cumhuriyetini koruma mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin. Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.”
Bugün tam da o “namüsait” şartları yaşıyoruz. Ancak, Bilgisayar Mühendisleri Odası olarak bizler ülkenin aydınlık geleceği için sorumluluk almayı sürdürüyoruz. Meslek alanlarımızdan başlayarak eğitimde, sağlıkta, adalette, güvenlikte ve tüm alanlarda çürümeye karşı mücadele etmek; başta laiklik ve ulusal egemenlik olmak üzere Cumhuriyet’in kazanımlarını korumak ve geliştirmek en önemli görevimizdir.
Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak, yalnızca geçmişe duyulan bir saygı ifadesi değil aynı zamanda Cumhuriyetin getirdiği özgürlükler, eşitlik ve bağımsızlık ilkelerini hatırlamak ve bunları geleceğe taşımak için bir fırsattır. 29 Ekim; ulusal egemenlik ve bağımsızlık mücadelesinin bir sembolü olarak halkın bir araya gelerek Cumhuriyetin değerlerini sahiplenme, bu değerleri her koşulda koruma kararlılığını yeniden teyit ettiği bir gündür. Bayramı kutlamak sadece tarihsel bir zaferi hatırlamak değil; bugün demokrasiyi, laikliği, adaleti ve özgürlükleri yaşatmak için verdiğimiz mücadelenin bir ifadesidir. Bu özel gün ulusça bir arada olmanın, dayanışmanın ve ortak değerler etrafında kenetlenmenin simgesi olarak büyük bir öneme sahiptir. Bilgisayar Mühendisleri Odası olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 101. yaşını tüm bu ilkeler ışığında kutluyoruz.
Cumhuriyet 101. yaşına girerken 1923 ruhunu ve Atatürk’ün gösterdiği hedefleri yeniden canlandırmak, daha özgür, daha demokratik ve barış içinde bir ülke için mücadele etmek ve mesleğimizi toplumsal fayda için kullanmak en büyük sorumluluğumuzdur. Yurtseverlik sadece süslü sözlerle geçmişi kutlamak değil, bugünü savunmak ve geleceği inşa etmektir.
TMMOB
Bilgisayar Mühendisleri Odası
7. Dönem Yönetim Kurulu