Bu düzen böyle gitmez. Birlikte Değiştireceğiz. Haydi, 1 Mayıs’a!

Haydi, 1 Mayıs’a!

Emeği ile geçinen, kamuda ve özel sektörde çalışan mühendisler, mimarlar, hekimler, sağlık çalışanları; inşaat, maden, tekstil, platform işçileri; basın emekçileri, kuryeler ve niceleri…

Elleriyle, akıllarıyla üreten, emek ile dünyayı yaratan ve zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan işçiler, bizler…

Bugün 1 Mayıs; tüm dünya işçilerinin el ele omuz omuza bugünlere taşıdıkları tarihsel bir mirasın, asırlardır süren onurlu bir kavganın, insanın insan olma mücadelesinin sembolü, kan ile acı ile coşku ile umut ile yazılmış bir tarihin adı… Bugün de caddelerde, meydanlarda, hayatın her alanında aydınlık bir geleceğe dair aynı umut ve kararlılıkla, coşkuyla kutladığımız bir bayram.

Bugün 1 Mayıs; bugün de geçmişte olduğu gibi, dünya üzerinde var olan tüm gelişmelerin, ilerlemenin, değişimin mimarı olan bizler, emeklerimiz üzerinden büyüyen ve gelişen bu hayatın ürettiği değeri gaspedenlere, baskıya, adaletsizliğe, sömürüye karşı sözümüzü ve mücadelemizi meydanlara taşıyoruz.

Bugün 1 Mayıs; dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşıyanlar, hızla derinleşen eşitsizliklerin, savaşların, açlığın, baskının egemenliğine karşı insanca, kardeşçe bir yaşamı savunanlar olarak dünyanın her yerinde alanlara çıkıyoruz.

Dünyamız derin bir bunalımdan geçiyor. Bir yandan savaşlar, bir yandan gelir uçurumu, açlık, yoksulluk dünyanın büyük bir bölümünü etkisi altına alıyor. Güneyden kuzeye, doğudan batıya göçler büyük insanlık trajedilerini beraberinde getiriyor; kapitalizmin sunduğu umut insanların hayatlarına mal oluyor. Ayrımcılık, ırkçılık politik bir argüman olarak kitlelerle buluşuyor; nefret söylemi hızla yayılıyor. Bilimde, teknolojide üretimde baş döndürücü bir gelişme yaşanırken insanlık daha da yoksullaşıyor, temel ihtiyaçlarından daha da yoksun hale geliyor. Hepimizin ürettiği büyük değerler, küçük bir azınlığın elinde toplanıyor; üretimin yarattığı zenginlikten insanların büyük çoğunluğu yararlanamıyor. 

Sınırlı kaynaklar hiç tükenmeyecekmiş gibi yağmalanıyor; doğa, telafisi mümkün olmayacak şekilde tahrip ediliyor. 

Ülkemiz de bu tablonun dışında değil. Son yılların en büyük ekonomik bunalımının içinden geçerken artan enflasyonun ve hayat pahalılığının tüm yükünü omuzlarında taşıyan emekçiler, hızla kötüleşen yaşam koşullarına karşı seslerini bulundukları her alanda yükseltiyor. Türkiye yılın ilk aylarından itibaren güçlü bir grev dalgasıyla sarsılırken başta İstanbul, İzmir, Gaziantep olmak üzere ülkenin pek çok yerinde işçiler ekonomik kriz karşısında eriyen gelirlerine yapılan yetersiz iyileştirmelere karşı protestolarını yükseltti, işten çıkarılan arkadaşlarına destek olmak için çalışma alanlarını işgal etti. Mersin’de 200 kadın işinin başlattığı eylemleri maden işçilerinin, kuryelerin, platform işçilerinin, basın emekçilerinin, sağlık çalışanlarının eylem ve direnişleri izledi. Tüm işçiler, giderek kötüleşen yaşam koşullarına karşı “Biz ekmeğimizin davasındayız!” sloganıyla mücadelelerini yükselttiler; baskılarla karşılaştılar, haklı mücadeleleri her türlü araçla engellenmeye çalışılsa da haksız-adaletsiz uygulamaların karşısında mücadelelerinden vazgeçmediler.

Bugün ülkemizde adalete güven hızla azalmakta, geçmişteki pek çok örneği gibi bugün de siyasi kararlar hukukun önüne geçmektedir. En son Gezi Davası karar duruşmasında, aralarında TMMOB üyeleri Mücella YAPICI, Tayfun KAHRAMAN ve Hukuk Müşaviri Can ATALAY’ın da olduğu 7 kişiye 18 yıl, Osman KAVALA’ya ise  ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Verilen bu ceza, Gezi’ye katılan milyonlara verilen bir gözdağından ibarettir. Bizler, bu onurlu mücadelenin arkasında olduğumuzu, toplumu hedef alan bu kararın, iktidar sahiplerinin ve bu kararda imzası olanların üzerinde bir utanç vesikası olacağını bir kez daha bildiririz.

***

Pandemiyle beraber hızla artan dijitalleşme, bizleri ekonomik sorunların dışında gibi gösterse de gerçek, bu görüntünün çok uzağındadır. Enflasyon karşısında eriyen ücretlerimizin, mesleğimizin gün geçtikçe yitirdiği değerin, yaşadığımız baskı ortamının sonucunda meslektaşlarımız ülkemizi hızla terk ediyor. Kimileri mühendis ihraç etmek ile övünedursunlar, bizler bundan dolayı acı duyuyoruz. Mühendis, bir ihraç ürünü değildirdeğerlerini kaçıran bir ülke kendisiyle övünemez.

Bizler enflasyon karşısında hızla eriyen ücretlerimize, yetersiz mesleki gelişim ve kalitesiz eğitime, pandemi sürecinin daha da katmerleştirdiği olumsuz çalışma koşullarına, azalan mesleki değerimize, üzerimizde karabasan gibi hissettiğimiz her türlü baskıya karşı  el ele, omuz omuza “herkes için hep birlikte” mücadelemizi yükselteceğiz. 

Bu 1 Mayıs’ta söyleyecek çok sözümüz var.

Tüm meslektaşlarımızı ve bilişim çalışanlarını sözümüzü söylemeye 1 Mayıs’ta TMMOB kortejlerine çağırıyoruz!

Bu düzen böyle gitmez. Birlikte Değiştireceğiz. Haydi, 1 Mayıs’a!

Bilgisayar Mühendisleri Odası
6. Dönem Yönetim Kurulu

© 2024 TMMOB Bilgisayar Mühendisleri Odası