Ne Oluyor Bu Bilgisayar Mühendislerine?
Yine başladılar işte. Nedir bu bilgisayar mühendislerinin dertleri? İlla oda diye tutturuyorlar. Sahiden ne oluyor bu bilgisayar mühendislerine?
Hayat izlemesini bilirsek sürekli birikimler ve sıçramalar ile ilerliyor. Sürekli değişim, gelişimi tetikliyor. Çelişkiler birikiyor, çözümleri getiriyor. Bilgisayar mühendisleri de böyle bir dünyada artık kendi çelişkilerinin üzerine gidiyor, sorunlarını çözmek için harekete geçiyor. Aslında bütün olan bundan ibaret…
Eskidenmiş bize anlatılanlar… Bizden yaşça büyük meslektaşlarımızın bahsettikleri mumla aranan bilgisayar mühendisleri artık anılarda kalmış. Şimdi bizlere iş görüşmelerinde, nelerden anlarsın deniyor arkasından mesailer hakkında ne düşünüyorsun diye soruluyor…
Her üniversitede neredeyse mantar gibi hiçbir altyapı gözetilmeksizin, kadrolar yeterli mi bakılmaksızın bilgisayar mühendisliği ya da türevi bölümler açılmış. Buralardan mezun olan ve olacak tüm meslektaşlarımız şimdiden mağdur durumda. Bu bölümlerde çalışan akademiye gönül vermiş meslektaşlarımız ise zaten kurban pozisyonunda.
Ülkemizde bilişim projelerinin %75 i başarısızlık ile sonuçlanıyor. Kamu için geliştirilen milyon dolarlık projeler ya atıl durumda ya sorunlu ya da batmış. Sorumlular kim? Proje yöneticileri. Tıpkı depremde yıkılan binaların sorumlularının müteahhitler olması gibi. Kimse sormuyor bunları kim denetliyor? Bu projelere kim olur veriyor? Şirketler ihale kapmak için maliyeti düşürüyor, sonrasında acısını çalışanından çıkarıyor. Tek kişiden bazen üç, bazen beş kişilik iş bekleniyor üstelik gece gündüz kavramı olmaksızın, mesaiye bakılmaksızın…
Bu ülkede seçim gecesi elektrik kesintisinden seçim sistemin çöküyor… Bundan büyük skandal olur mu? Oluyor…
ÖSYM’de skandal üzerine skandal patlak veriyor. Hemen resmi açıklama yapılıyor: yeni mezun bilgisayar mühendisinin yüzünden oldu diye. Kimse sormuyor yeni mezun yeterli değildi madem neden o göreve verildi? Kaldı ki yeterli değilse aldığı eğitimin içeriğinin sorgulanması gerekmiyor mu?
Bazen iş daha trajikomik bir hal alıyor. Yerel mahkeme kararı ile internet üzerinden sitelere erişim engellenmeye kalkılıyor. Bu kararı veren mahkemenin ya da yargıcın ne suçu var? Konu ile ilgili hiçbir eğitimden geçmemiş, konuya çoğu ilköğretim öğrencisinden daha uzak. Zannediyor ki kendisi karar verince kendince zararlı olan içerikten tüm dünya kurtulacak. Yok böyle bir şey…
Hâkimler böyle de bilirkişiler farklı mı? Birileri çıkıyor mahkemelerde bilişim suçları ile ilgili bilirkişiyim diyor, karar sürecine katılıyor, öğreniyoruz ki bırakın bilgisayar mühendisi olmayı, mühendis bile değil. Sonrasında üst mahkeme bize yani EMO’ya soruyor meslek örgütü olarak, “bu kişinin bilirkişilik yapma ehliyeti var mıdır?” diye. Tıpkı kaza yaptıktan sonra ehliyet soran trafik polisi gibi. Kaza oldu ama bir kere…
İnternet filtresi deniyor, ne olduğunu konuyu açıklayanlar da merak ediyor. Oysa konu ile ilgili “uzman”lar çıkıyor açıklamalar yapıyor. Uzun uzun da konuşuyorlar. Hayran oluyorum bu insanların kendilerindeki özgüvene. Bilmediğim bir konu hakkında kendi adıma ben bu kadar ahkâm kesemem…
Bir de lisanslar ve bunlar için ödenen lisans ücretleri var. Özellikle kamunun yıllık lisanslama için yatırdığı paralar bizlerin hayallerinin çok ötesinde. Oysa Pardus gibi son derece gelişime açık, ücretsiz, açık kaynak kodlu ulusal bir işletim sistemine sahibiz. Ve yine açık kaynak kodlu ve ücretsiz olan pek çok ofis uygulaması var. Sadece bu alanda bile sıkı bir çalışma yapılsa kamu ciddi kayıplardan kurtarılır. Ama bu yapılamaz! Neden? Bunun yapılabilmesi ancak devlet politikası ile olur. Oysa bizde bilişim politikası, sağlık sektöründe olduğu gibi ithal doktor mantığı ile işliyor. Yakında ithal bilgisayar mühendisi uygulamaları başlayacak. Konu hakkındaki devlet politikamız ne yazık ki bundan ibaret.
Başka hangi birini sayalım? Evet, bir de e-devlet projeleri var. Ona da değinelim. Büyük büyük puntolarla yazıyorlar her yere: E-DÖNÜŞÜM. Kendi vatandaşını sadece tek firmanın ürünlerini almaya ve kullanmaya zorlayan bir kamu projesi olabilir mi?
Bunlar hemen bir çırpıda aklımıza geliverenler. Konuyu daha detaylı irdelemek isteyenler Bilgisayar Mühendisleri Odası Kuruluş Raporunu inceleyebilirler.
İyi ama denecek bu sorunlar daha önce de yok muydu? Elbette ki vardı ama bu kadar çok ve yoğun değildi. Yaşanan nicel birikimin getirdiği baskı artık eski yöntemler ile çözülemeyecek boyuta şimdiden ulaşmış durumda.
Son otuz yılda Bilgisayar Mühendisleri olarak otuz bin mezun vermişiz. Oysa önümüzdeki beş yıl içerisinde bu rakamı ikiye katlayacağız. Sorunların farklılaşması, artması; artık meslek dalı komisyonlarına sığdırılamayacak kadar yoğunlaşması son derece doğal değil midir?
Peki ama bu sorunlara nasıl çözüm üretilecektir? Çözüm, meslek örgütü Bilgisayar Mühendisleri Odasının yaşama geçmesi, sürece müdahalesi ile olacaktır. Bilgisayar Mühendisleri Odası:
1- Kamu yararı gözeterek,
2- Çalışandan yana tavır alarak yukarıda bahsi geçen tüm konulara zamanla el atacak ve çözüme ulaştırma yolunda gayret sarf edecektir. Bu her iki ilke de bizim sorunları çözmede TMMO’den ve EMO’dan devraldığımız şaşmaz pusulalar olacaktır.
Yazının başlığında sormuştuk “Ne oluyor bu Bilgisayar Mühendislerine?” diye. Sömürünün yoğun biçimde yaşandığı meslek alanımızda kalıcı ve güçlü bir örgütlenmenin henüz yaratılamamış olması sorunlara müdahale etmemize olanak tanımıyor. Bilgisayar Mühendisleri bu ihtiyacı artık kendi etinde, tırnağında hissediyor.
Özel sektörde çalışan meslektaşlarımız gün geçtikçe daha yoğun çalışma koşullarına itiliyor.
Kamuda çalışan meslektaşlarımız proje üretemez hale geliyor.
Akademik alanda çalışma yürüten meslektaşlarımız artık daha yüksek sesle yaşadıklarını dillendiriyor.
Evet artık bir şeyler oluyor bu Bilgisayar Mühendislerine: Kuruluş Raporları hazırlanıyor, gerekçeler sıralanıyor, tüzük yönetmelik çalışmaları yürütülüyor…
Ankara’da çalıştay düzenliyor Bilgisayar Mühendisleri, salonlar doluyor, Bilgisayar Mühendisleri Odası’nı Kuruyoruz yazılı pankartlar açılıyor…
Bir şeyler oluyor bu Bilgisayar Mühendislerine: Isparta’da ülkenin tüm Bilgisayar ve ilgili Mühendisliklerinin Bölüm Başkanları toplantısına katılıyorlar, seslerini onlara da duyuruyorlar. Oturuma katılan 34 Bölüm Başkanından destek imzası alıyorlar.
Sadece Ankara’da, İstanbul’da değil; Bilecik’te, Samsun’da oda ile ilgili konferanslar yapıyor; İzmir’de üye toplantıları yapıyorlar.
İstanbul’da ses getirecek bir çalıştay düzenleniyor…
Bilgisayar mühendisleri artık üzerlerindeki ölü toprağını atmış durumda. Bugün ulaşabildikleri tüm üniversitelerde, Hacettepe’de, Odtü’de, Kayseri’de Erciyes Üniversitesinde sunumlar yapılıyor, oda çalışmaları anlatılıyor.
Trabzon’dan, Adana’dan talepler geliyor meslektaşlarımızdan. Konya Selçuk Üniversitesi ses veriyor, Kocaeli’de halen öğrenci olan meslektaş adaylarımız toplantılar düzenlememizi istiyor.
Bilgisayar Mühendisleri Odası artık tüm Türkiye’deki Bilgisayar Mühendislerinin ortak hareketi haline dönüşmüş, geri dönülemeyecek bir noktaya şimdiden erişmiştir.
Bizler temel sorunun; Bilgisayar Mühendislerinin örgütlenme, kendi disiplinlerine ve geleceklerine sahip çıkma sorunu olduğunu biliyoruz. Ve bugün Bilgisayar Mühendisleri olarak tam da bunun gereğini yerine getirmeye çalışıyor, TMMOB’nin tarihsel konumlanışından, geleneğinden ve birikiminden yola çıkarak meslek alanımıza ve geleceğimize yön vermeye çalışıyoruz.
Memet Harun Özer
Kasım 2011